18 Şubat 2013 Pazartesi

GRAMSCİ'ye göre AYDINLAR ve TOPLUM


Aydınların ortaya çıkışı tartışmalarına katılan Gramsci’ye göre yeni sınıf, “organik aydın”ı, üretim ilişkileri sonucunda kendisiyle birlikte yaratıp, geliştirmektedir. Öyle ki, üretim dünyasında önemli bir görevi olan köylü yığınlar kendine özgü “organik aydın” yetiştiremediği gibi, herhangi bir aydın katmanını da benimsediği görülmemiştir. Oysa, başka toplumsal katmanlara bağlı aydınların büyük bölümü köylü yığını içinden çıktığı gibi, “geleneksel aydın”ların çoğu da köyden çıkmaktadır. Fakat bir önceki yapıdan gelen ve onun gelişiminin bir yönü olan aydınlar da vardır ve bunlar kiliseye bağlı olan, uzun süre din ideolojisini öğreti olarak edinen aydınlardır. Bu sebeple, kilisenin aydınlarına, toprak aristokrasisine organik olarak bağlı bir aydın bölüğü olarak bakılabilir. Hatta bunlar hukuk olarak aristokrasiyle bir tutulabilir (toprağın mülkiyetini kullanma ve ona bağlı ayrıcalılardan yararlanma gibi).
Aydın kavramının sınırlarının ve ölçüsünün ne olduğunu soran Gramsci, bu konudaki en yaygın yöntem yanlışının da bu ölçütü düşünce çabalarının özünde aramak olduğunu söyler. O’na göre, az da olsa yaratıcı bir düşünsel niteliğe sahip olmak ve küçük bir teknik ustalıkla da olsa bir işi yapabilmek aydın olmayı belirleyen özelliklerdendir. Gramsci bundan ötürü “bütün insanları aydın kişiler” olarak görür. Çünkü düşüncenin karışmadığı hiçbir insan çabası yoktur. Ama unutulmamalıdır ki, bütün insanlar da toplumda aydının gördüğü işi göremezler.
Her insan mesleği dışında herhangi bir düşünce çabası göstermektedir. Belli bir beğenisi vardır, bir dünya görüşüne katılır, bilinçli bir ahlâk görüşüne göre davranır, diye yazar Gramsci. Öyleyse belirli bir dünya görüşünü destekleme ya da bu görüşü değiştirme, yani yeni düşünce biçimleri yaratma işinde her insanın bir payı vardır. Böylelikle yeni bir aydın katı yaratma sonucu da herkeste belli bir gelişim aşamasında var olan kafa çabasını, eleştirel yoldan geliştirmektir. Gramsci genel bir çaba olan kol ve sinir çabasını yepyeni ve tüm bir dünya görüşüne temel yapmakla gerçekleştirilebileceğini söyler. Yeni aydının özelliği, “teknik iş”ten, “bilim iş”e ve hümanist tarih görüşüne yükselir. Bu aydın tipi, işçi sınıfının politik örgütüne ve bu örgütün gelişimine organik olarak bağlı aydındır. Bu yeni yönetici aydın tipinin, güzel söz sanatına ve “duygu” öğesine önem veren “geleneksel politika babaları”yla hiçbir ilişkisi yoktur. Tam tersine, üretim, teknik ve ekonomi sorunları konusundaki bilgisi yanında, gerçeğe genel açıdan (bir hümanist tarihçi gibi) bakmasını bilmesi ve onu değiştirmeye çalışması gereklidir.
Dahası, okullar çeşitli basamaklarda aydın yetiştirmeye yarayan birer araçtır. Okullar yüksek kültür endüstrilerine dönüşebilirler, fakat görülmüştür ki geleneksel olarak her toplumsal katman kendi özlemlerine uygun olarak aydın üretmektedir. Gramsci şu örneği verir: Meselâ, İtalya’da köy ve kasaba burjuvazisi, özellikle kamu görevlileri ve serbest meslek adamları yetiştirirken, şehir burjuvazisi endüstri için teknik adam yetiştirmiştir. Bu yüzden Kuzey İtalya’da teknik adamlar, Güney İtalya’da da kamu görevlileri ve serbest meslek adamları yetiştirmek yoğunlaşmıştır.
Gramsci aydınların bilincinde olsunlar veya olmasınlar bir sınıfın sözcülüğünü yaptıklarını söyler. Gramsci’nin terimleriyle, “geleneksel aydınlar” sanayinin gelişmesi ile birlikte ortaya çıkan ve geçimlerini sanat, bilim ya da kültürel işlerde sağlayan, klasik kültürün aydınlarıdır. Bunlar kendi yaşamlarıyla egemen sınıf arasındaki yakın bağın bilincinde değillerdir. Buna rağmen hangi meslekten oldukları önem taşımayan “organik aydınlar”, bağlı bulundukları sınıfın çıkar ve özlemlerini bilinçli bir şekilde dile getirirler. Garmsci’ye göre “yeni tarihsel bloğun oluşmasında” bu “organik aydınlar”a büyük görevler düşer.
Öte yandan Gramsci, “şehir” ve “köy” tipi aydın ayrımına gitmektedir. Şehir tipi aydınlar, endüstri ile birlikte gelişip onun kaderine bağlanmışlardır. Şehir tipi aydınların yapım plânlarının hazırlanmasında hiçbir özerk payı yoktur. Onlar bir teknik eleman gibi, çalışma evrelerini denetlerler, üretim plânlarının hemen uygulanmasını sağlarlar. Şehir aydınları, bu nedenden dolayı çok kalıplaşmışlardır ve Gramsci onların en yükselmişlerinin git gide asıl endüstri kurmaylarından ayrılamaz olduklarını söyler. Bu nedenle, şehirli aydınların fabrika teknisyenleri ve işçi yığınları üzerinde hiçbir politik etkisi yoktur.
Köy tipi aydınların (papaz, avukat, ilkokul öğretmeni, noter, hekim vb.) ise çoğu gelenekseldir. Onlar, köy topluluklarına ve kapitalist düzenin henüz değiştirip hareketlendiremediği şehirlerin küçük burjuvazisine bağlıdırlar. Bu aydın tipi, köylü yığını ile merkez ya da bölge yönetimi arasında ilişki kurar ve bu yoldan hem politik hem de toplumsal önemde olan görevler yapar. Çünkü meslek aracığılı ile politik aracılığı birbirinden ayırmak güçtür.
Köy tipi aydınlar, köylünün gözünde kendi durumundan kurtulma ve durumunu iyileştirme özleminin bir örneğidir. Köylü, hiç olmazsa oğullarından birinin aydın, yani “efendi” olup toplumsal durumunu yükseltmesini ve diğer “efendi”lerle ister istemez ilişki kurarak ekonomik hayatını kolaylaştırmasını umar. Gramsci bunun köylü yığınların kolektif hayatını anlamak için gerekli olduğunu söyler, çünkü köylü yığınlarının organik gelişmesi aydın davranışlarına bağımlı ve bağlıdır. 
Gramsci "aydın yetiştirmede politik partinin durumu nedir?" diye de sorar. Ve bu soru üzerine ikili bir ayrıma gider: Birincisi, politik parti sadece kendi organik aydınlarını dilediğince yetiştiren bir araçtır. İkincisi ise, politik parti, devletin politik toplumda daha geniş ve daha bileşimli bir biçimde gördüğü işi, sivil toplumda gören, yani belli bir egemen takımın organik aydınları ile geleneksel aydınlarını birbirine bağlayan bir mekanizma işlevi görmektedir.
Gramsci’ye göre aydınlar/entelektüeller, hegemonyayla ilişkili bir işlevler hiyerarşisinde yapılanmışlardır. En tepede dünya görüşlerini, ideolojileri ve teorik sistemleri üreten “yaratıcı aydınlar” bulunur. En altta ise, mevcut hegemonyanın değerleriyle kültürünü yayma gibi bir işlevi olan “idari aydınlar” yer alır. Nihayet orta kademede ise, onlar olmadan hiçbir egemen grubun ayakta kalamayacağı “organize edici aydınları” görürüz. “Yaratıcı aydınlar”ın rolü, çeşitli katman ya da grupları “tarihsel bir blok” şeklinde bir araya getirmeye çalıştıkları güçlü sivil toplumlarda daha önemlidir. Gramsci, onların hegemonyadan desteklerini çekmelerinin “organik” bir krize, bir otorite krizine ve toplumun çözülmesi ihtimaline yol açacağını söyler.
Politik parti, en alt ve en üst basamakları ile birlikte yönetme ve örgütlenme, kısacası eğitme ve düşünme göreviyle donatılmıştır. İşçi sınıfı partisi, dar anlamda siyasal ya da askeri bir örgüt değil, sınıfın “kolektif beyni”dir. Sınıfın hem siyasal hem de kültürel ve toplumsal gereksinimlerine yanıt verir. Bir başka deyişle bu parti, “yeni toplum”un çekirdeğidir.
KAYNAKÇA:
PORTELLI, Hugues (1982): Gramsci ve Tarihsel Blok, Savaş Yayınları, Ankara
BOBBIO, Norberto & TEXIER, Jacoues (1982): Gramsci ve Sivil Toplum, Savaş Yayınları, Ankara