1 Kasım 2012 Perşembe

TEKNOLOJİ VERSUS ÖZGÜRLÜK

"...Tekniğin toplum üzerinde otorite kazanmasını sağlayan zeminin, ekonomik yönden en güçlülerin toplum üzerindeki iktidarı olduğu suskunlukla geçiştirilmektedir. Teknik rasyonellik bugün egemenliğin rasyonelliğidir. Bu rasyonellik, kendine yabancılaşmış toplumun cebri niteliğidir.”
M. Horkheimer & T. Adorno (Aydınlanmanın Diyalektiği’nden)*

Yaşadığımız dünya, teknolojiyi zorunlu olarak kullanmak mecburiyetinde kalacağımız şekilde düzenlenmiştir. Yaşamımızın her alanında teknoloji ve onun ürünleri vazgeçilmez araçlar olarak yanı başımızda durur. Yaşamın bu pratik araçları, bireylerin “rasyonel” amaçlarını gerçekleştirmelerinde önemli yardımlarda bulunur.
Öyle ki, bu yönüyle teknoloji, aynı zamanda bir rasyonelliğin de tezahürüdür. Modern toplumları oluşturan/öyle olduğu düşünülen rasyonellik, bilimden yarattığı teknoloji ile özgürlük vaadini de arkasına alarak geleneksel toplum ve ona ait değerleri ortadan kaldırmıştır. Fakat, biraz da yapısalcılar gibi düşünerek söylersek, geleneksel toplumun yerini sanayi toplumuna bırakması, geleneksel toplum içerisindeki değerlerin de ortadan kalkışı anlamına gelmemektedir. Değerlerden birçoğu biçim değiştirerek modern topluma uyum sağlamışlardır. İşte, geleneksel toplumun kendi sınırlı yapısı içerisindeki totaliter değerler de, modern devlet ile de birleşerek, daha inceltilmiş ve göze batmayacak bir hâle geldiler ve modern toplumdaki farklı alanlara dağıldılar.

Bu alanlardan birisi de Frankfurt Okulu’nun teorileştirdiği “kültür endüstrisi”nin ürünü olan “kitle kültürü” kavramıdır. Çünkü modern kapitalist devlet teknolojiyi, ideolojik olarak ve yoğun bir şekilde kültürel alanda da kullanmaktadır. Frankfurt Okulu’nun bu teorisine göre, kültürün bir meta olarak dolaşıma girmesi ve böylelikle bir endüstriye dönüşen kültürün asıl vasfı olan sanatsal niteliğinin ideoloji yayan bir metaya dönüşmesi, kültürü yayan kurumların yerine devleti geçirmiş, böylelikle de bireylerin birbirleriyle yalnızca ortak bir otorite vasıtasıyla ilişkiye girmelerine neden olmuştur. Bir otorite şekli olan devletin sadece kültür yoluyla iktidarını kuruduğu söylenebilse de, kültürün artık fazlasıyla teknolojiye bulaşması, hatta sadece “teknolojik” olması, onu teknolojinin yükselttiği bir kültür endüstrisi haline getirmiştir. Görüyoruz ki, kültür için teknoloji, vazgeçilmez bir güç ve otorite aracı olmuştur.


* HORKHEIMER, Max & ADORNO, Theodor W. (1999): Aydınlanmanın Diyalektiği ,  Kabalcı Yayınevi, İstanbul, S: 8-9

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder