Heidegger
varlık temelini en derinde açığa vuran şeyin “ölüm” olduğunu söyler. Ölüm
insan varoluşunun sonunu getirerek onu bitirir, fakat hiç kimse kendi ölümünü
deneyimleyemez. Bu nedenle hiçbir dasein kendi varoluşunu bir bütün olarak
kavrayamaz.
Ceset, hayatın somut biçimde kaybolduğu bir bedendir. Cenaze törenleri, yas tutma merasimleri ve defin kültleri bizi, ölmüş olan kişiyle bir ölü olarak ilişkilendirmeye devam etse de, o kişinin ölümünden sonraki hayatımız, onunla olan birlikte-olma kiplerini (“öldü”, “artık bizimle değil”, "yok" vb.) içerebilir. Bütün bunlar bu kişinin ölmesinin ve ölümünün, hâlâ hayatta olan bizler için ne kadar büyük bir anlam taşıdığını gösterebilir. Dahası bunlar, devam eden kendi varoluşumuz'un kipleridir, ölenlerin değil...
Ölüm, insan için kaçınılmaz olsa da, herkes kendisi için ölür, bir başkası adına ölemez. böylece ölümü kendi ölümüm olarak düşünmekten vazgeçersem, kendi ölümümün dünyada benim için hiçbir zaman bir olgu olmayacağını anlarım. Çünkü "ölmüş olduğumu" hiçbir zaman bilemeyeceğim. Kendi ölümüm benim için çok büyük bir önem taşır, ama yine de hiçbir zaman benim dünyamda bir olgu olamaz. Ancak bir olanak olabilir. Her an ortaya çıkabilecek bir olanak... Bu anlamda ölüm, en son olanaktır.
Ceset, hayatın somut biçimde kaybolduğu bir bedendir. Cenaze törenleri, yas tutma merasimleri ve defin kültleri bizi, ölmüş olan kişiyle bir ölü olarak ilişkilendirmeye devam etse de, o kişinin ölümünden sonraki hayatımız, onunla olan birlikte-olma kiplerini (“öldü”, “artık bizimle değil”, "yok" vb.) içerebilir. Bütün bunlar bu kişinin ölmesinin ve ölümünün, hâlâ hayatta olan bizler için ne kadar büyük bir anlam taşıdığını gösterebilir. Dahası bunlar, devam eden kendi varoluşumuz'un kipleridir, ölenlerin değil...
Ölüm, insan için kaçınılmaz olsa da, herkes kendisi için ölür, bir başkası adına ölemez. böylece ölümü kendi ölümüm olarak düşünmekten vazgeçersem, kendi ölümümün dünyada benim için hiçbir zaman bir olgu olmayacağını anlarım. Çünkü "ölmüş olduğumu" hiçbir zaman bilemeyeceğim. Kendi ölümüm benim için çok büyük bir önem taşır, ama yine de hiçbir zaman benim dünyamda bir olgu olamaz. Ancak bir olanak olabilir. Her an ortaya çıkabilecek bir olanak... Bu anlamda ölüm, en son olanaktır.
Ölüm, bir çerçevenin resmi ya da bir
kenar taşının bir yolu sınırlaması gibi dasein'ı sınırlamaz. Resim çerçeveyle
biter, ama dasein, ölümle birlikte yok olmaz. Tıpkı resmin çerçeve içinde yok
olmadığı gibi. Çünkü ölüm, dasein'a geldiğinde, dasein artık “burada”
değildir. Çünkü hayat, ölümün eşik taşı görevini gördüğü, tamamlanmak üzere
olan bir bina değildir.
Ölüm insan varlığının bütün olanakları arasında en gerçek olanıdır. Bu nedenle ölüm, aşılamaz bir şeydir. Çünkü ölümle bütün olanaklar biter, aynı nedenden dolayı da insan ölümüne giden bir varlıktır.
Hatta ölüm, var olur olmaz insanı aşan bir biçim almaktadır. Ölüm olmazsa insan, hiçbir işe başlayamaz. Çünkü insan ölüm korkusunu günlük işler arasında unutmaya çalışır, bu kendi ölümünden korkakça kaçmadır. Ama kendi ölümünü göz önünde tutan ve yine de sağlam kalan, kendini sağlam tutan, kendi varoluşuna doğru açılabilir.
Ölüm insan varlığının bütün olanakları arasında en gerçek olanıdır. Bu nedenle ölüm, aşılamaz bir şeydir. Çünkü ölümle bütün olanaklar biter, aynı nedenden dolayı da insan ölümüne giden bir varlıktır.
Hatta ölüm, var olur olmaz insanı aşan bir biçim almaktadır. Ölüm olmazsa insan, hiçbir işe başlayamaz. Çünkü insan ölüm korkusunu günlük işler arasında unutmaya çalışır, bu kendi ölümünden korkakça kaçmadır. Ama kendi ölümünü göz önünde tutan ve yine de sağlam kalan, kendini sağlam tutan, kendi varoluşuna doğru açılabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder