16 Mayıs 2013 Perşembe

HEIDEGGER'de ANLAM, SÖZ ve DURUM

Martin Heidegger, içinde bulunduğumuz durumu, burada-oluşumuzu bir “fırlatılmış/bırakılmış” olma durumu olarak bize "açtığı" şeklinde ifade eder. işte anlama, bu bırakılmış varlığın özelliğini bize daha yakından göstermelidir. Ancak Heidegger felsefesinde anlama, "anlama" anlamına değil de önde bulunan, yöneten, yapabilmek anlamına gelir. Çünkü bir insan, öncelikle yapabildiği işi anlar. Bu sebeple varoluş, bir yapabilmedir. Varlığın kendi olanaklarını tasarlayabilen, yaratabilen ve gerçekleştirebilen kimse, ancak bununla “anladığını” gösterir. Bu da kendini tanıma, kendi gücünü deneyerek ne kadar başarabileceğini anlamakla, denemekle olur. Kendi yapı plânını kendisi kuran, bu plânı özgürlük içinde tasarlayan ve gerçekleştiren, bunu da geleceğe yönlendiren insan varoluşunu anlaşılır kılar. Kendi öz plânını yapamayan, kendisine başkalarının sunduğu imkânları kullanan insan, öz yaşamını sürdüremeyecektir. Dahası insan, durmadan belli sınırları aşan tasarıları plânlar, bu nedenle insan yaşamı ileriye giden bir süreçtir. Varoluş sürekli bir aşamadır.
Anlamadan bir üçüncü varoluş biçimi daha çıkar: Söz (Rede). Söz, her dilden önce gelen ve konuşmayı olanaklı kılan şeydir. Söz'ü meydana getiren de “anlık”tır. Söz, karışık ve düzensiz olanı düzene sokar, dile gelir duruma getirir. Söz ayrımlaştırır, saptar, kavramlar kurar. 
Ama söz içinde bulunulan durum'dan ve anlama'dan ayrılırsa salt bir lakırdı olur. Durum ise insanın (Dasein-burada-olma) fırlatılmış olduğunu gösterir; oysa anlama bizlere varlığın olanaklarını, tasarılarını özgürlük içinde gerçekleştirebilen bilinci gösterken; söz de önünde giden olayları dile getirmek yeteneğini ortaya çıkarır. Sonuçta bu üç basamak içinde ilerleyen varlık (sein) kendini ortaya koyar. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder