13 Ağustos 2014 Çarşamba

BirGün RÖPORTAJIM / 3 Ağustos 2014 Pazar

CAN UĞUR canugur@birgun.net @canugur1987

22 Temmuz operasyonları sonrasında Cemaat ile Başbakan Erdoğan arasındaki kavga oldukça sertleşirken Cemaat belki de tarihinde ilk defa iktidara tepkisini sokağa çıkarak gösterdi. Operasyonda gözaltına alınanlara destek olmak için binlerce Cemaat üyesi Çağlayan Adliyesi önünde günlerce bekledi. Bundan sonra Cemaat’in nasıl davranacağı ise merak konusu. Gülen Cemaati üzerine yapılan en kapsamlı çalışmalardan bir tanesi olan “Altın Nesil’in Peşinde” kitabının yazarı Tunceli Üniversitesi Öğretim Üyesi Yavuz Çobanoğlu ile Cemaat’in takınabileceği tavrı ve atabileceği adımları konuştuk. Çobanoğlu’na göre bugün Cemaat içerisinde yaşanılan sıkıntının en büyüğünü daha önce ayrıcalıklı konumda bulunurken artık o ayrıcalıklı olma halinin ortadan kalkması oluşturuyor. Çobanoğlu’nun en dikkat çekici tespiti ise Cemaat içerisinde Erdoğan sonrası dönemin hesaplarının yapılıyor olması.
»Cemaat’e yönelik son operasyonlar ‘Altın Nesil’i nasıl etkiler? 
Altın Nesil, Fethullah Gülen’in ütopik bir nesil tasavvurudur. Hâlbuki, aynı kavram Gülen’in gelecek projesi olsa da, biz bugün bu kavramı Cemaat mensuplarını ifade etmek için de kullanıyoruz. Sorunuzu bu açıdan yanıtlamak gerekirse, Altın Nesil, “dindar bir nesil projesi” olduğu için iktidar partisinin böylesi bir projeyle ilgili sıkıntısının olamayacağı gayet açık. Onların derdi, vaktiyle hiçbir siyasi sorumluluk ve ahlak taşımadan bürokrasiyi, emniyeti, yargıyı emanet ettikleri Cemaat’i (paralel yapı adını uygun görmüşler) şimdi bu kurumlardan nasıl tasfiye ederiz ile ilgili. Fakat Cemaat buralarda o kadar güçlü ki, birkaç kişiyi gözaltına almak veya yüzlercesini yerlerinden etmekle bu amacın gerçekleşmeyeceğinin AKP’liler de farkında; bu epey bir zaman alacak ve belki AKP’nin siyasi ömrü buna yetmeyebilir. Bu yüzden AKP aynı kurumlarda bir yandan Cemaat’in ‘Altın Nesil’ini tasfiye etmeye soyunurken, aslında kendi Altın Nesillerini aynı kadrolara getirecektir. Hatta Cemaat projesi mensuplarından bazıları, ikbal kaygıları sebebiyle, AKP projesine de dahil olabilirler ki ikincisi kulağa daha makul geliyor.
»Son süreçte Cemaat’in açıktan siyasi pozisyon aldığı görülüyor. Bu ‘Altın Nesil’in görünürdeki siyasete mesafeli tavrıyla çelişmiyor mu? 
Doğrudan çelişiyor, fakat aktif siyaset içinde yer almamakla siyasetten kaçamazsınız; kendinizi ideolojiler ya da politikalar üstü de gösteremezsiniz. Bu ancak kendini kandırmadır. Cemaat yıllarca “siyasi pozisyon almamak” ve “sokağa çıkmamak”la övündü. Peki bugün ne oldu? Adliye önünde iftar açarak, basın açıklamaları yaparak protesto haklarını kullanmaya başladılar. Bu Cemaat adına “öğretici” bir şey olmasına rağmen hâlâ daha ve Başbakan’ın söylemleriyle aynı izdüşümüne denk gelerek bazı politik gruplarla aralarına “mesafe koyma” derdine düşmüş oldukları görülüyor. “Bizim ellerimizde taş değil, cevşen vardı” diyorlar. Doğru hiçbir dönem ellerinde “taş” yoktu ama Gülen’in “sokağa çıkmayın; hâkim, savcı, polis olun; hukukî sistemi işleterek o türlü insanların seslerini kesmenin imkân ve ihtimali”nden bahsettiği bir yapı vardı. Taştan, silahtan daha etkili ve sonuna kadar kullandıkları emniyet, yargı gibi bitirici devlet imkânları vardı. Şimdi bu imkânlardan uzak tutulmaya çalışıldıklarında “mağdur”a dönüşmeleri hiç inandırıcı değil. Hem muktedirken, aynı anda hem de “mağdur” olamazsınız. Türkiye’deki politik kültürün altındaki etik boşluk, bütün yapılara sirayet ettiği ve bu boşluktan nemalanan önemli bir kitle olduğu için, çoğu kez ahlaken savunulması zor olsa da “mağdur” olmak, herkes için ve her durumda iyi prim yapıyor.
»Cemaat bu yaşananlar sonrası yeni bir ‘örgütlenme’ modeline girer mi? Girmezse aynı biçimde devam eder mi? 
Örgütlenmeden kastınız bir “siyasi parti” ise, kanımca, Gülen hayatta olduğu sürece bu mümkün değil. Cemaat, en başından beri, her daim devlet/iktidar yanında yer alarak onun her türlü imkânından yararlanmayı bir gelenek, bir davranış biçimi haline getirdiği için, kısa vadede bu simbiyotik durumdan yeni bir tavrın ortaya çıkması çok zor. Ben Cemaat’in, tıpkı AKP’nin Gülen sonrası hesabı yaptığı gibi, daha uzun vadeli olmak kaydıyla Erdoğan sonrası bir hesap içerisinde olduğunu düşünüyorum. Çünkü İslamcılar, 12 Eylül rejiminin kendilerine altın tepside sunduğu bu tarihsel fırsatı kaçırmak istemeyeceklerdir. Zaten İslamcı oluşumların neredeyse tamamının AKP’ye kerhen destek vermesinin altında da bu sebep yatıyor. Unutmayalım ki, İslami yapılar, devlet imkânlarının keyfi kullanımı söz konusu olduğunda, kendi içlerinde bunu çabucak meşrulaştıracak zihinsel miraslara da sahiptirler. Bu sebeple, yarın bir gün, “çalmışsa devletin parasını mı çalmış?”, “yolsuzluk olsa bu yollar nasıl yapılacak?” ya da “insanları yalan söyleme, günah işleme özgürlüklerinden nasıl mahrum edebilirsiniz” diye Cemaat medyasında sorular soranları tekrar görürsek, hiç şaşırmayalım.
» 2010 referandumunda ‘Mezardakilerin dahi evet oyu vermesinden’ bahsediliyordu. Cemaat bundan sonra AKP’ye karşı aynı hattı izler mi? 
Doğru, Cemaat kendi tarihinde ilk defa bir seçimde, bir partiye açıktan destek olmuştu ama o günler geride kaldı. Dahası bugün Cemaat’in temel sıkıntısı, AKP hariç Meclis’teki partilerin hiçbirinin kendisi için rasyonel bir siyasi yerleşke olamamasında da yatıyor. Halbuki AKP ile tabanlar aynı, çıkarlar ve hedefler aynı, o zaman geriye tek ihtimal kalıyor: Kavgalı liderler değişecek… Bu da zaman istiyor ve AKP’nin daha ne kadar iktidarda kalacağı da soru işaretleriyle dolu. Ben “liderlerin değişeceği” böylesi bir ihtimalde, tabanda menfaatlerin tekrardan kesişeceğini, bunun yaratacağı tazyikin yukarıda göreli bir sulh sağlayacağını düşünüyorum. Tabii ki böyle bir durumda, mevcut tepki ve öfkeler de toprağa gömülecek. Çünkü iki kesim de düz menfaatler üzerine kurulu, taşralı muhafazakâr bir gelenekten geliyor. Değerler ve idealler üzerine oturmuyorlar, üstelik bunları üretme ve tutarlı davranma gibi bir kaygıları da yok. Halk da aynı içeriğe sahip olduğu için, her seçim irili ufaklı “zafer”lere dönüşüyor.
Oysaki insanlar, topluluklar ya da yapılar; tutarlılıkları, değerleri ve ideallerine bağlılıkları vasıtasıyla toplumda ya da tarihte onurlu bir yer edinirler. Bunlar dışında kalan diğer politik hesapların tümü geçicidir. Eğer Cemaat kalıcı bir irade ortaya koymak, hatta sivilleşmek istiyorsa, “mağduriyet” edebiyatını bırakmalı; babası tarafından kapı dışına atılmış ama ısrarla kapıda bekleyen “büyük çocuk” pozisyonunu da terk etmeli. Bu da Cemaat’in “baba” pozisyonda duran ve bağımlılık ilişkisi içinde olduğu devleti tartışması anlamına gelir ki, ben zaten böyle bir radikal çıkışı imkânsız görüyorum.
***
»Cemaat tabanında AKP’ye ya da Erdoğan’a karşı ciddi bir tepkiden söz edebilir miyiz? 
Kesinlikle, hatta öfkeye varan bir tepki mevcut. Fakat ben bu tepkinin altında yatan asıl sebebin, Başbakan’ın söylemlerinden çok, devlet katındaki mevcut istikbalin kararması olduğuna inanıyorum. Cemaat kendisini “hizmet hareketi” olarak ifade etse ve “hizmet”i özcü bir şekilde sadece “kendilerinin anladığını” ileri sürse de, ihale ve personel işlerinde uzman bu “hizmet” ambalajının her yanı dökülüyor. Mesela Cemaat, son 4-5 ayda, Işık Evleri ve dershanelerden ayrılan binlerce genci neyle açıklayacak? Sadece Dersim’de 200’e yakın öğrencinin evlerden ayrıldığı söyleniyor. Öyleyse, istikbal kaygısının, “hizmet” ışığını söndürdüğünü söyleyebilir miyiz? Öyle ki, devlet içinde mevcudiyetleri devam etse de bugün Cemaat mensupları için devlete kadro bulmak, her zamankinden çok daha zor. Bir kere bütün gelecek yatırımınızı Cemaat’e girerek “devlette kadro bulmaya” yaptığınızı ve bugün bunun zorlaştığını düşünün ya da bir yıl önce kolaylıkla devlet ihalesi alır, tayin, torpil vb işlerinizi ayrıcalıklı olarak yaptırırken, birden bunun artık mümkün olmadığıyla yüzleşiyorsunuz. Bu durum, Başbakan’ın herhangi bir cümlesinden daha etkili ve acı vericidir. Cümleler gün gelir unutulabilir ama ikbalin ve türlü imkânların kısa vadede suya düşmesi, ancak öfke yaratır. “Hizmet”i falan bir yana bırakın, Cemaat işte bugün bunu yaşıyor.

BirGün Gazetesi'nin 3 Ağustos 2014 Pazar günkü sayısında yayınlanan CAN UĞUR ile yaptığım röportajın LİNK'ine ise şuradan ulaşılabilir: http://birgun.net/news/view/erdogan-sonrasi-hesap-yapiliyor/3040



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder