7 Temmuz 2012 Cumartesi

DERSİMSPOR SEZONU AÇTI!


(18/10/2009-RADİKAL İKİ)

Futboldaki açılımın bir yansıması alarak yeni ama bildik adıyla DERSİMSPOR geçen hafta sonu okul müsamerelerinden bile daha sade bir törenle sezonu açtı. Böylelikle bu satırlar da kişisel bir gözlemin ürünü olarak ortaya çıkmış oldu.
Öncelikle, maça ilgi büyüktü, herkes havanın güzel olmasından istifade edip, maça gelmişti. Kadını, çocuğu, genci, yaşlısı... Belli ve örgütlü bir taraftar grubunun olmadığı hemen ortaya çıktı tabi ki. Çünkü herkes öylesine ve gelişi güzel oturmuştu. Büyük şehirlerin statlarında rastlanan, "burası bizim yerimiz kalk" hoşgörüsünden(?) veya seni oradan kaçırmak için üzerine abanan, koltuklara çıkıp zıplayan, en ucu açık küfürlerin mimarı bıyığı yeni terlemiş veletlerden de eser yoktu. Evet insanlar sadece maç izlemek için gelmiş görünüyordu, ya da bir süreliğine ben öyle sanıyordum.
Önce ısınmak için DERSİMSPOR sahaya çıktı, taraftar çok da abartılı olmayan bir alkış ve heyecanla ayağa kalktı. Bu ayağa kalkma işini fırsat bilen bir grup, "MUNZUR’A BARAJ KURULAMAZ" sloganı atmaya başladı. Sloganlar başlayınca “millî görev”in ifasıyla ve düğün videocusu tarzıyla polis ablalarımızdan biri uzaktan çekim yapmaya koyuldu.  Birden herkes bu slogana iştirak etti, sonra oturuldu.
Isınma, yarım saat kadar sürdü. Taraftar her futbolcu kapı komşusu, akrabası, esnaf arkadaşı, köylüsü olmasına rağmen, hiçbir futbolcuyu tribünlere çağırmadı, "OLEEYYY"li yumruk şovlar da olmadı. Bu nümayişte hiçbir suçu olmayan zavallı herhangi bir koç da boğazlanmadı. Abuk subuk bir popçu da sahneye çıkmadı, çıkıp da DERSİM yalakalığı yapmadı. Hiçbir komfeti, havai fişek veya balonla çevre de kirletilmedi. Hiç kimse, rakip takımın kıymetli annesini anmadı, kız kardeşine, müstakbel karısına selam söylemedi. Vali, kaymakam, İl spor müdürü gibi devlet erkanının "şanlı Türk tarihi"yle süslü konuşma ritüelleri de yoktu. Örgütlü bir taraftar grubu olmadığındandır belki, artık unutmaya yüz tutan şu tezahürattan başka ve farklı bir ses çıkmadı: “DERSİM ŞAK ŞAK ŞAK”
Ortaya bir kürsü kurulmuştu. Sonra hiç sunuculuk deneyimi olmayan birisi geldi. Elindeki kağıttan yazılanı bile zor okuyan bu kişiyi kimse eleştirmedi, fazlası beklenmedi, göze batmadı. Kulüp başkanı olması gerektiği gibi kısa ve öz konuştu: "Bu takımı desteklerinizle 3. lige çıkaracağız." 3. Lig lafını duyanlar bir anlığına heyecanla ayağa fırladı, sonrasında yine aynı slogan tabi ki: "BARAJLARA HAYIR!!!" Kaptanlar birbirlerine plaket verdiler. Biz yoldaşlar için diye beklerken, geçtiğimiz günlerde ölen ve kulübe çok emeği geçmiş DERSİMSPOR yöneticisi bir abi için saygı duruşunda bulunuldu.
Tuhaftır ki bütün bunlar olurken rakip takım Muşspor ortada yoktu. Kaptanı geldi plaket aldı ama rakipler yoktu. Tunceli Özlem Turizm’in otobüsünü stadın yanına yanaşırken görmemizle birlikte, Muşspor sahaya çıktı. Anladık ki, ancak gelebilmişler, otobüsten inip, giyinip, hemen maça çıkmışlardı. "Isınmadılar, işimiz kolay" diye düşündük, yanılmışız. Fotoğraflar çekildi, taraftar selamlandı ve maç başladı.
Zemin çim ve futbol için müsaitti ama 20 sene olmuş amatör küme maçı izlemeyeli, en son kendim de oynarken izliyordum. İnsanın gözü bunca sene hep hızlı futbola ve yetenekli ayaklara alışınca amatör takımlar çok yavaş ve acemi geliyorlar. Dahası, sahada sadece 3 top ve iki top toplayıcı olduğunu, duvarı aşan topların beş dakikada geri geldiğini, hakem sedye istediğinde sedyeyi getirecek adamın duvar gölgesindeki rehavetinden kalkıp gelesiye kadar futbolcunun çoktan saha dışına çıktığını, karşı takım atak yaparken defans oyuncusunun su içerken yakalanmasını, oyundan çıkan futbolcunun tekmeliğini giren oyuncuya vermesini, kalecilerin hakemlerin kurdurduğu barajla yetinmesini, çerçeveyi bulan her şutun gol olma ihtimalinin yüksekliğini ne çabuk unutmuşuz. Belki de acemi hareketler yüzünden, eminim ki benim yaşımdaki herkes "azıcık bir kondisyonla ben bile bu takımda oynarım" diye içinden geçiriyordu.
İlk yarıda taraftarın baraj protestosu ve “DERSİM” bağırışlarını ardına alan DERSİMSPOR neredeyse tek kale oynadı. Muşsporlular belki de maça ısınmadan çıktıkları için, hiç hücum etmediler, kaderini bekleyen koyun gibiydiler. DERSİMSPOR sağlı sollu geliyordu ama belli ki futbol zekası ve yeteneğinden sorumlu tanrı, bu oyunculara pek fakir davranmıştı. Ve inanılmaz ama gerçek DERSİM kalecisine ilk top 30. dakikada geldi, o da zaten bir geri pastı.
İlk yarı Muşspor 40. dakika civarı bir kez şut çekti, o da kaleyi bulmadı. DERSİMSPOR’un kaçırdığı akıl almaz goller olmasa maçın izlenecek tarafı gerçekten yoktu. Ve bu nasıl adaletse artık, iki takımın da en kötü futbolcusu, sahada sadece yürüyen, üzerine gelen hiçbir adamı geçemeyen, yattı mı yerden kalkmayan, en az 4 net pozisyonunu da atamayan DERSİMSPOR’un 6 numaralı futbolcusu, dedemin de atacağı pozisyonda 43. dakikada boş kaleye golü attı. Stad “GOOOLLL” diye bağırırken, bu futbolcu tribünlere geldi ve formasını çıkardı, forma altındaki atlette "BARAJA HAYIR" yazıyordu. Tribünlere mesajı da yollayınca, futbolun adaleti bu ya, herkesin "bundan bir cacık olmaz" dediği 6 numara birden kral oldu.
İlk yarı böyle bitti. İkinci yarı sürüsüne bereket oyuncu değişiklikleri ile başladı. DERSİMSPOR 1-0 üzerine yatmış, Muşspor bastırıyordu. Golün geleceği gün gibi ortadayken, Muşspor’lu oyuncu kalecilerin kötü olmasından kaynaklanan klasik bir amatör saha gölü attı. Sağ çaprazdan yaptığı orta, ömrünün gölü olarak ağlarla buluştu. Centilmen seyirci, bu balık golü alkışlasa da bunun daha başlangıç olduğu anlaşılıyordu.  Nitekim Muşspor skoru ikiledi. Stadta bu sefer tek tük alkış oldu. Yandan yönden homurtular çıkmaya, “bu takımın değil 3. lig, herhangi bir lig rüyası bile görmemesi” gerektiği yollu yorumlar yapılmaya başlandı.
Biz “ilk kurban Muşspor” olacak diye beklerken, DERSİMSPOR kurban olacak gibiydi. Neyse ki, futbolda da çareler tükenmiyordu. Yan hakemlerden birisi (DERSİMSPOR’un eski malzemecisi olduğunu söylediler) durumdan vazife çıkarıp imdada yetişti. Değil bir, iki kişi buz gibi ofsayttayken, hakem “devam” dedi, topu alan DERSİMSPOR’lu golü attı. Durumun farkında olan hiçbir taraftar inanın ki bağırmadı. Cılız bir “GOOLL” sesi çıktı, başka da bir şey çıkmadı. Hatta yan hakeme laf atıldı ve bu haksız hareketinden dolayı protesto edildi.
Maç kaçan toplar ve değişen 10 oyuncuya rağmen “bitse de gitsek” misali sadece 4 dakika uzadı. Son düdük çaldığında, tabelada 2-2 yazıyordu. Taraftar takımdan ve skordan memnun değildi ama zaten bir beklenti de yoktu. Maç sonunda maçı yorumcu edasıyla analiz eden ve sana da kendi analizini zorla dinleten, arsızca bağırıp çağırarak yönetimi istifaya çağıran da yoktu.  Stad kapısında yalı kazığı gibi dikilen, başkanın kara gözlüklü adamlarını da görmedim. Üç ay içinde bir bataklığa dönüşen ve ağzına vurulan ilk kilit ile neşesi kaçmış çocuk gibi durgun, sessiz ve acı kaderini bekleyen Munzur karşıdan bizi izlerken, herkes medenî bir biçimde evine döndü, bir sinemadan, tiyatrodan çıkmış insan kalabalığı gibi dağıldı.
Bu maç, bir geçmiş zaman maçı gibiydi. Tarihin durduğu zamanlara ait bir maç yani. 25-30 yıl önce de maçlar böyleydi. Heyecan dozu düşük, sadece maç izlemeye gelen insanlarla dolu stadlar vardı. Son 15-20 yılda ne çok şey değişti, yaşı bizim kadar olanlar gayet iyi bilirler. DERSİMSPOR’a başarılar, ama bu maddî imkansızlıklar, bu şartlar ve bu futbolcu potansiyeliyle işleri gerçekten çok zor. Amatör kümeden 3. lige çıkmanın, SÜPER LİG’de şampiyon olmaktan daha zor olduğunu bilenler için bu acı lokma gibi bir söz ama maalesef gerçek!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder